Ana içeriğe atla

SİMYA'DAN KİMYA'YA


Modern kimyanın 200 yıl kadar önce doğduğunu söylesek yanlış olmaz. Ama onu oluşturan, doğmasını sağlayan bilgi ve deneyim birikimi yaklaşık 5000 yıllıktır. Özellikle 20.yy da kimya alanında çok büyük gelişmeler oldu. Ne var ki kimya bir zamanlar, hem de çok uzak olmayan bir geçmişte, büyünün ve batıl inanışların egemenliğinde olan bir uğraştı ve buna simya denilirdi. Kimya, tarihsel olarak simyadan evrilerek ortaya çıkmıştır. Her ne kadar simyacılar hakkında genel görüş onların sözde bilim adamı, hatta kaçık ya da şarlatan oldukları yönünde ise de kimyanın doğuşuna kadar geçen binlerce yıl boyunca maddelerin özellikleriyle ve birbirleriyle olan etkileşimleriyle ilgilenenler hep simyacılar olmuştur. 

Tıpkı günümüz kimyacıları gibi simyacılar da zamanlarının büyük bir bölümünü laboratuvarlarında geçirirdi. Ama onlar, kimyacılar gibi maddeler arasındaki ilişkilerin nasıl olduğunu, değişimlerin neden ortaya çıktığını anlamaya çalışmazdı. Birçok simyacının temel amacı sıradan metallerden altın elde etmekti. Her simyacının hayallerini süsleyen maddelerin başında da felsefe taşı olarak bilinen büyülü bir taşı elde etmek gelirdi. Bu taşın, taşıdığı güç sayesinde sıradan metallerin bakır, kalay, demir ya da kurşun gibi altına dönüşeceğine inanılırdı. Bunun için sıra dışı  deneyler yapmaktan çekinmezlerdi. Örneğin Hamburglu simyacı Henrig Brand bu amaçla 1669'da aslan idrarıyla yüzlerce deney yapmıştı. Ona göre bu soylu hayvanın idrarında altın bulunmaktaydı. Aylar süren uğraşısının sonunda kuşkusuz altın elde edemedi ama parlayan yeni bir madde buldu. Ona ışık taşıyan anlamına gelen yunanca 'fosfor' adını verdi.

Bazı simyagerler gerçekten kaçık ya da şarlatan olsa da, çoğu entelektüel akademisyenler ve önemli bilim adamlardır. Mesela, Isaac Newton ve Robert Boyle' un simyacı olduğu bilinmektedir.

Bunun yanında bazı simyacılar da yaşamlarını her türlü hastalığı iyileştirdiğine, sonsuz gençlik ve ölümsüzlük verdiğine inanılan  yaşam suyunu (ab-ı hayat) aramaya adamışlar ve zamanlarının büyük çoğunluğunu mucize ilaçlar, zehirler ve iksirler hazırlamaya harcamışlardır. 

Elbette simyacıların felsefe taşını ya da yaşam suyunu elde etmek için denediği hiç bir yöntem sonuç vermedi. Ama simyacılar yüzyıllar boyunca büyük saygınlık gördüler ve destek aldılar. Binlerce yıl boyunca bunca simyacının umarsız çabası sırasında insanlığın yararına birçok madde bulundu, çeşitli aletler geliştirildi ve yöntemler ortaya çıktı. Bunlar arasında barutun keşfi, madenlerin test ve rafine edilmesi, metaller üzerindeki çalışmalar, mürekkep, kozmetik, boya üretimi, deri boyanması, seramik ve cam üretimi, likör ve esans üretimi sayılabilir. Ve bu kaçık adamlar sayesinde modern kimyanın temelleri atıldı. Ve her ne kadar çılgın olarak görülseler de pek çok bilim insanı doğayı ve insanı bilimsel olarak ele almadan önce bir süre simyayla uğraştı...





Kaynak: wikipedia Alchemy maddesi; Fullmetal Alchemist; Dharma Ansiklopedisi; Bilim ve Teknik Dergisi Yıldız Takımı Eki; alchemy:Francis Bacon's, The making of Gold..
Resim <a href="https://pixabay.com/tr/users/angelorosa-4392745/?utm_source=link-attribution&amp;utm_medium=referral&amp;utm_campaign=image&amp;utm_content=2055124">Angelo Rosa</a> tarafından <a href="https://pixabay.com/tr/?utm_source=link-attribution&amp;utm_medium=referral&amp;utm_campaign=image&amp;utm_content=2055124">Pixabay</a>'a yüklendi

Yorumlar

miniştitiya dedi ki…
altın fiyatları böyle uşmuşken hani diyorum simyacı olmak vardı be..
Adsız dedi ki…
amaçlarına ulaşamamışlar. altın elde edememişler. bu uğurda bendeölürüm diyosan...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medyanızda Bu Kişileri Eklemeyin!

Sosyal medya her ne kadar bütün dünyayı saran bir ağ haline gelmiş, tanıdığınız hemen herkes orada buluşmuş olsa da; herkesin arkadaşlık teklifini kabul etmek, oradan size gönderilen her davete icabet etmek zorunda değilsiniz.  İşte belli başlı sıkıntıları yaşamamak adına sosyal medyada arkadaş olmamanız gereken insan tipilerini sizin için derledik: Yöneticiniz Sosyal medyada arkadaş olmamaya en çok dikkat etmeniz gereken kişidir kendisi. Öyle ya, ne de olsa çalışmaktan ne kadar yorulduğunuz ya da kurumunuzdan şikayetçi olduğunuz bilgisini yazmak isteyebilirsiniz zaman zaman. Veya hasta olduğunuz bahanesiyle işten kaytardığınız bir gün, sosyal medyanızda adınızın yanına “filanca kafede yiyip için eğleniyor” bildirimi tehlike arz edebilir. Hayatı çocuğunun etrafında dönenler Bu tarz sosyal medya arkadaşları, en sıkıcı kişilerdir. Güncelledikleri durum bilgisi sadece çocuklarıyla ilgilidir. Sürekli çocuklarının fotoğraflarını yükler ve onlara methiyeler düzerler...

BU İŞTE BİR TERSLİK Mİ VAR?

İnsanoğlu asırlardır yerkürenin eliptik yapısını iki boyuta taşıyabilmek adına farklı projeksiyon teknikleri kullanmıştır. Bu yöntemler içerisinde en çok kabul görmüş olan hemen hepimizin aşina olduğu; her okulda, kurumda, yayında ve daha birçok alanda karşılaştığımız “Merkatör Projeksiyonu” esas alınarak çizilmiş olan dünya haritasıdır. Projeksiyona adını veren, 16. yüzyılın en önemli matematikçileri ve kartograflarından biri olarak anılan Gerardus Mercator, bu haritayı 1569’da hazırladı. Haritanın kerte hattını esas alıyor olması, denizcilik açısından oldukça kullanışlı olmasını ve bu sebeple de popüler olmasını sağladığı muhakkak. Fakat günümüzde bu popülerliğin politik amaçlar doğrultusunda oluştuğu ve gerçekte haritanın büyük bir propaganda malzemesi olduğu iddia edilmekte. Projeksiyonun Dünya’yı belki sosyal açıdan algılayışımızı değil ama fiziksel algılayışımızı kesinlikle yanılttığı vurgulanmakta. Şöyle ki; 1500'lü yıllarda hazırlanan harita, döneminin teknik imkan...

Sözüm Ona?!

Her koşulda her ortamda söylenebilecek bir atasözünün veya özlü sözün var olması çok keyifli değil mi sizce de? Tüm toplumların dününden bugününe ortak kültür, inanç, duygu ve düşüncelerini yansıtan kendilerine has sözcük öbeklerinin mevcut olması... ‘‘Şans, alınan yenilgileri gülümsemeyle karşılayabilmektir, azimli insan şanslı insandır’’ demiş mesela, kendini beğenmiş olduğuna inandığım biri. Eskiden sadece ‘‘şanssızlık işte’’ diyerek topu taca atma imkânımız varken şimdi şanssızlığımızın üstüne bir de azimsiz insan olarak yaftalanmak hoş olmadı ya, neyse. Yine de ‘‘Her işte bir hayır vardır’’ demeli ve içtenlikle kabullenebilmeli insan başına gelenleri.  İçtenlik mevzu bahis olduğunda ‘‘Gülerken göbeği oynamayan adama güvenmem’’ diyen bu Çin atasözüne atıf yapmadan geçemeyeceğim. Gülerken bile "-mış" gibi yapan şahsiyetten mümkün olduğunca uzak durmakta fayda var demek ki. İçten bir gülümseme bulaşıcıdır ve bu gülümsemeyi dostlarla paylaşmanın keyfi de paha biçil...