Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİLİM KURGU FİLİMLERİ GERÇEK OLDU

Hadi yine iyiyiz arkadaşlar zira; Rusya'daki özel bir firmanın, ilk ticari uzay istasyonunun yapımına 2016' da başlayacağı bildirmesi biz dünyalıların tatil anlayışını değiştireceğe benziyor.  AA'nın haberine göre Merkezi Moskova'da bulunan 'Orbital Technologies' yönetim kurulu başkanı Sergey Kostenko , ilk ticari uzay istasyonunun yapımı ve işletiminin Rus Federal Uzay Ajansı ile birlikte gerçekleştirilmesinin planlandığını belirterek, burada uzay turistleri ve araştırmacıların ağırlanmasının planlandığını kaydetti. Kostenko, istasyonun ilk aşamada 7 kişinin kalabileceği şekilde kurulacağını, ancak daha sonra genişletilmesinin de mümkün olacağını dile getirdi. İlk ticari uzay istasyonunun kurulmasını desteklediklerini belirten Rus Federal uzay İstasyonu yetkilileri de halen başta ABD ve Rusya olmak üzere çeşitli ülkeler tarafından ortaklaşa kullanılan Uluslararası Uzay İstasyonunda olağanüstü bir durum olması halinde böyle bir ticari uzay istasyonunun destek iç

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

Çocukken kafamı en çok kurcalayan konuların başında Bermuda Şeytan üçgeninin sırrı gelmekteydi. Ortaokul ve Lise yıllarımda öğretmenlerime bu konuyla ilgili pek çok soru sorduğumu hatırlarım. Malum ya bizler öğretmenlerimizin her şeyi bildiklerini düşünen çocuklardık. Ama ben ne yazık ki sorularıma hiçbir zaman net cevaplar alamadım. Genelde pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da geçiştirildim durdum. Fakat ne mutlu ki günümüzde Jeofizikçiler bu sırrı çözmeyi başarmış. Bermuda Şeytan Üçgenini ilk kez burada duyan okurlarım için tanımlamam gerekirse; pek çok gemi ve uçağın hiçbir enkaz bırakmadan kaybolduğu iddia edilen, Atlantik Okyanusu’nun Güney ve Kuzey Amerika’yı birbirinden ayıran ve Bermuda, Porto Riko ve Miami sahilleri arasında kalan üçgen şeklindeki bölgeye verilen isim. Bermuda Şeytan Üçgeninin efsaneleşmesine sebep olan ilk vaka ise 1945 yılında meydana geliyor. Beş savaş uçağı rutin görev uçuşu için Florida’daki üslerinden havalandıktan sonra pilotlar, telsizden kontrol

CERN' DE MÜTHİŞ GELİŞME

Anadolu Ajansının haberine göre; yüzyılın en büyük deneyi olarak kabul edilen ve kozmosun sırlarını çözmek için yürütülen Büyük Patlama deneyinde yeni bulgular ortaya çıktı. Bilim adamları, kainatın oluşumu konusundaki araştırmalarında yeni bir fenomen keşfettiklerini düşünüyorlar. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ) adlı dev atom çarpıştırıcısında Büyük Patlama ortamını yaratmaya çalışan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nin (CERN) internet sitesinde yapılan açıklamada, BHÇ'nin yaklaşık 6 ay süreyle çalıştırılmasından sonra, deneylerin potansiyel olarak yeni ve enteresan fenomenlerin işaretlerini vermeye başladığı belirtildi. Açıklamada, özellikle bazı parçacıkların, şimdiye kadarki proton çarpışmalarında gözlenmedik bir biçimde, sıkı sıkıya birbirlerine bağlı olduklarının ortaya çıktığı kaydedildi. Fizikçi Guido Tonelli, parçacıkların 27 kilometrelik oval tünelde hızlandırılarak, bugüne kadarki rekor düzeyde, 7 TeV enerjiyle ışık hızına yakın bir hızla çarpıştırıldığı

YERÇEKİMİ AZALDIKÇA YAŞLANIYOR MUYUZ?

          20. yüzyılın en ünlü fizikçisi Albert Einstein; görecelik kuramında yerçekiminin etkisiyle zamanın daha yavaş aktığını ve böylece de yerçekiminin daha az olduğu bir yere doğru uçmakta olan bir uçağın yolcularının her uçuşta birkaç nanosaniye daha fazla yaşlandıklarını öne sürmüştü.           Milliyetin haberine göre; Einstein’nın bu iddiası Amerikalı bilim insanlarının atomun titreşimlerini ölçebilen yüz defa daha hassas iki süper atomik saatle yaptıkları bir deneyle kanıtlandı. Deney sayesinde yerçekiminden uzaklaştıkça zamanın daha çabuk geçtiğini görüldü.   Bilim insanları, yıllar önce bu ilginç olayı, yüksek irtifada uçan bir füzenin içinde bulunan atomik saat ile aynı zamanda, manyetik alanın etkilerinin daha güçlü olduğu yeryüzünde bulunan başka bir atomik saat ile yaptıkları ölçümlerle gözler önüne serdiler. ABD'nin Colorado eyaletindeki Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsünde görevli fizikçiler bu defa aynı olayı, yüz defa daha hassas iki süper atomik saat

İNTERNETE KARŞI GÜVERCİN

Evet yanlış duymadınız günümüzün en modern iletişim yolu olarak kabul edilen internetle, Roma döneminin haberleşme aracı güvercin arasında yapılan hızlı bilgi iletme yarışını güvercin kazandı. Medyada yer alan haberlere göre; İngiltere’nin kırsal kesiminde geniş bant bağlantıya sahip bir kişinin internetten 300 MB’lık bir dosya gönderme denemesi, aynı bilginin güvercinle iletilmesinden daha uzun sürmüş. Yorkshire bölgesinden, 120 km uzaktaki Skegness’ teki kullanıcıya ulaştırılmak istenen bilgi, USB diske kaydedilip bir haber güvercinin ayağına bağlanarak daha kısa sürede ulaştırılmış. Güvercin hedefine ulaştığında, internetten gönderilen dosyanın ancak %24’ü internete aktarılabilmişmiş. Hızın yanında bilgi güvenliğini de dikkate alınması gereken günümüzde, pek yakında dumanla haberleşme denemelerine başlayacağımız kesin gözüküyor vesselam. ROMAN ODINTSOV  adlı kişinin  Pexels 'daki fotoğrafı

PİRAMİTLERİN SIRRI TEKNOLOJİ SAYESİNDE ÇÖZÜLEBİLECEK Mİ?

Mimari ve mühendislik harikaları olmalarının yanında sanatsal açıdan da zengin bir kültürel birikimi bünyelerinde barındıran piramitlerin nasıl inşa edildiği sorusu  yüzyıllardır bilim insanlarının, araştırmacıların ve tarihçilerin kafasını kurcalamakta. Bu muhteşem yapıların inşasına yönelik uzaylılardan tutun da kayıp kıta Atlantis'in teknolojik olarak çok ileri halkına kadar bir çok teori üretildi. Zira bu yapılar öyle eşsizlerdi ki, mesela  Keops piramidi 20 yıl içinde 150 m yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2,5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmişti. Toplam ağırlığı 5,5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her 2,5 dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerekmekteydi. Yine  51 ° 51' 14''  eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin 1/1000 oranında şaşması durumunda dahi piramitin en tepede düzgün birleşmesi mümkün değildi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans ara

ARKADAŞIM EŞEK

İnsanoğlu çoğu zaman yapılan beceriksizlikleri eşeklikle nitelendirse de aslın da bu sevimli hayvan tahminlerimizden çok daha akıllıdır. Eşek iyi bir kılavuzdur. Gittiği yolu hiç unutmaz ve o yoldan asla şaşmaz. Bu nedenle de eskiden büyüklerimiz deve ya da katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlardı. Yine atalarımızın ''eşek bir defa çamura düşer''  deyimi de oldukça doğru bir tespittir. Ve yine inanmayacaksınız ama bu hayvan çok iyi bir yol mühendisidir. Evet yanlış duymadınız. Bu akıl küpü hayvan yokuşları en fazla %7 eğimle ve kısa mesafelerde virajlar alarak çıkar.  Hatta bu konuda çoğumuzun bildiği meşhur bir de Anadolu fıkrası vardır: 1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler Türkiye'ye gelmiş. Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda yol güzergahını belirleyecek alet yok, eleman yok...Mühendisler eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından şerit metre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp

SİMYA'DAN KİMYA'YA

Modern kimyanın 200 yıl kadar önce doğduğunu söylesek yanlış olmaz. Ama onu oluşturan, doğmasını sağlayan bilgi ve deneyim birikimi yaklaşık 5000 yıllıktır. Özellikle 20.yy da kimya alanında çok büyük gelişmeler oldu. Ne var ki kimya bir zamanlar, hem de çok uzak olmayan bir geçmişte, büyünün ve batıl inanışların egemenliğinde olan bir uğraştı ve buna simya denilirdi. Kimya, tarihsel olarak simyadan evrilerek ortaya çıkmıştır. Her ne kadar simyacılar hakkında genel görüş onların sözde bilim adamı, hatta kaçık ya da şarlatan oldukları yönünde ise de kimyanın doğuşuna kadar geçen binlerce yıl boyunca maddelerin özellikleriyle ve birbirleriyle olan etkileşimleriyle ilgilenenler hep simyacılar olmuştur.  Tıpkı günümüz kimyacıları gibi simyacılar da zamanlarının büyük bir bölümünü laboratuvarlarında geçirirdi. Ama onlar, kimyacılar gibi maddeler arasındaki ilişkilerin nasıl olduğunu, değişimlerin neden ortaya çıktığını anlamaya çalışmazdı. Birçok simyacının temel amacı sıradan metallerde

İŞ STRESİYLE BAŞ ETMEK MÜMKÜN MÜ???

Modern iş hayatının en büyük mucizesi tüm işleri bilgisayar başından halledebilmeniz. Ancak siz tuşlara basarak, kurumunuza   milyonlar   kazandırıyorken bir yandan da tüm gününüzü bir ofisin içerisinde tıkılı kalarak geçiriyorsunuz. Sürekli aynı işleri yapmak ve rutine bağlı olmak bir süre sonra psikolojik olarak sıkılmanıza neden olacaktır.  Eğer siz de artık bilgisayar başında zorla duruyorsanız bu durumu eğlenceli  hale getirmenin bir de çözümü var. İşte aksiyondan, stratejiye kadar can sıkıntınıza iyi gelebilecek oyunlardan bazılarını t eknoloji  sitesi shiftdelete.net  bir araya getirmiş. Haber 7 internet sitesinin haberine göre ufak boyuttaki oyunlar , mesainiz sırasında stresten uzaklaşmanız için size yardımcı olabilirmiş.  Ofis Santrancı: Hrmaggeddon adlı oyun size dünyanın en eski strateji oyunlarından biri olan satranç eğer bir ofise uygulanırsa ne olurdu sorusunun cevabını vermek için hazırlanmış. Ninja Suikastçı: Ofiste bazen öfkeden deliye dönebilirsiniz. B

Su Canlı Mıdır ?

Suyun canlı olup olmadığı yıllardır süregelen bir tartışma konusu iken bilim insanı  Dr. Masaru EMOTO bu tartışmaya bambaşka bir boyut getirdi.           Dr. Masaru EMOTO ' ya göre yapılan deneyler sonucunda temiz kaynaklardan gelen veya kendilerine güzel, sevgi dolu sözcükler söylenen, klasik müzik dinletilen su örneklerinin parlak, simetrik ve düzgün desenli olduğu; buna karşılık pis kaynaklardan gelen, sürekli kötü söz söylenen su örneklerinin koyu renkli, asimetrik ve dağınık olarak resmedildiği gözlemlenmiş.           Bundan birkaç yıl önce Discovery Channel'de yayınlanan MYTHBUSTERS programında da bunun bir deneyi yapılmış, içinde sürekli olarak klasik müzik ve heavy metal müzik çalınan iki ayrı sera oluşturulmuştu. Bunun yanı sıra içinde klasik müzik çalınan seraya sürekli güzel şeylerden bahsedilmiş, sevgi dolu sözcükler ifade edilmiş; heavy müzik çalınan seraya gidildiğinde ise bağırılıp çağrılmıştı ve deney sonunda içinde klasik müzik çalınan seranın bitkilerini

ZEMZEM SUYUNUN ESRARI

Avrupa`da laboratuvarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır. Yine aynı araştırmaya göre zemzem diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır. Kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği günümüz teknolojisine göre bile bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta. Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız. Nasıl oluyor da yıllardır suyu bitmiyor, bunu kimse bilmiyor. Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu gidermesi de zemzem suyunun esrarını bir kat daha arttırıyor. Sadece 1,5 metre derinliğindeki ufacık bir kuyudan çıkan su, hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamakta ve hiçbir zaman su miktarında ne azalma ne de kuruma olmamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporlarına göre Dünya`daki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biri zemzem. Amerika`da yapılan test sonu

AKLA ZİYAN BİR HESAPLAMA

          Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine geldiğinde iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelmektedir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır.  Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Padişah kızını Rüstem Paşa’ya vermeyi uygun görür. Koca Sinan sevdiğine kavuşamayınca aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.         Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir.         Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse 161 pencere,