Ana içeriğe atla

Kayıtlar

LOŞ IŞIKTA UYUMAK KİLO MU ALDIRIYOR?

          Evet yanlış duymadınız bir süre önce yapılan araştırmalar neticesinde, geceleri loş veya çok hafif ışık altında uyumanın obeziteyi tetiklediğine dair ilginç bulgulara ulaşıldı.           Şöyle ki; Amerika Ohio Devlet Üniversitesi’nde yapılan çalışma, loş ışık altında uyuyan farelerin karanlıkta uyuyanlara göre, 8 hafta içinde yüzde 50 daha fazla kilo aldığını ortaya koydu. Çalışma sırasında bir grup fare günlük 16 saat ışık altında, 8 saat boyunca karanlıkta bırakılırken diğer grup, 16 saatlik ışık süresinin sonunda 8 saat de loş ışığa maruz bırakılmış. Farelerin vücut kütleleri arasındaki fark daha ilk haftanın sonunda dahi kendini göstermeye başlamış.           Öyleyse perdelerimizi uyumadan önce sıkı sıkı kapatıyoruz vesselam. Resim <a href="https://pixabay.com/tr/users/colin00b-346653/?utm_source=link-attribution&amp;utm_medium=referral&amp;utm_campaign=image&amp;utm_content=3104355">Colin Behrens</a> tarafından <a href="https://p

KENDİNİZE AİT SOSYAL MEDYA PLATFORMUNUZ OLSUN İSTER MİSİNİZ!

Evet yanlış duymadınız Facebook ya da Twitter size göre değilse, kendi sitenizi kurmanızı sağlayacak basit araçlar günümüzde mevcut. Bir sosyal ağ sitesi sahibi olmak aslında sandığınız kadar da zor değil ve üstelik bunun için tek satır program yazmanıza veya herhangi bir seviyede programcılık bilgisi sahibi olmanıza da gerek yok. Nasıl mı? İşte size iki yöntem; SocialWok ki   en önemli özelliği sadece belli bir alan adına ait e-mail adresleri kullanarak üye olunmasına izin vermesi. Böylece sadece aynı kurum ya da aynı okul öğrencilerinin üye olabileceği bir sosyal ağ oluşturabiliyorsunuz.  Sout'Em ' in ise üyelik özellikleri daha esnek, üye olurken kullanılacak e-posta adreslerine yönelik bir kısıtlama olmadığından, sosyal ağını sadece kapalı bir gruba açmak istemeyenler için çok daha uygun bir seçenek. Üstelik son derece pratik ve kullanıcı dostu olan sistem, kişiselleştirme konusunda da zengin seçeneklere sahip. Sosyal ağ sitelerinin milyonlarca kişiyi peşinden sürüklediği g

TANRI ZAR ATMAZ!

Altın oran doğada sayısız canlı ve cansız varlığın yapısında bulunan öyle özel bir oran ki; bu bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, yüzyıllar boyunca sanat ve mimaride uygulanmış, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği düşünülen geometrik ve sayısal bir bağıntı. Platon'a göre kozmik fiziğin anahtarı olan oran, matematikte üstün tasarım sayısı olarak da adlandırılmakta. İlk defa Mısırlılar ve Yunanlılar tarafından keşfedildiği düşünülen bu altın orana şaşırtıcı bir biçimde; Kalp atışlarımızda, DNA sarmalının en ve boy oranında, İnsan bedeninde ki; göbek ile ayak arası mesafe 1 birim olarak kabul edildiğinde, insan boyunun ya da parmak ucu-dirsek arası/el bileği dirsek arası, omuz hizasından baş ucuna kadar olan mesafe/kafa boyu, göbek-baş ucu arasındaki mesafe/omuz hizasından baş ucuna olan mesafe, göbek-diz arası/diz-ayak ucu arası ve yine parmaklarımızın tam boyunun ilk iki boğuma oranında, İnsan yüzünde ki; yüz ölçüleri bu orana uyanların tüm insanlar tarafından istisn

BİLİM KURGU FİLİMLERİ GERÇEK OLDU

Hadi yine iyiyiz arkadaşlar zira; Rusya'daki özel bir firmanın, ilk ticari uzay istasyonunun yapımına 2016' da başlayacağı bildirmesi biz dünyalıların tatil anlayışını değiştireceğe benziyor.  AA'nın haberine göre Merkezi Moskova'da bulunan 'Orbital Technologies' yönetim kurulu başkanı Sergey Kostenko , ilk ticari uzay istasyonunun yapımı ve işletiminin Rus Federal Uzay Ajansı ile birlikte gerçekleştirilmesinin planlandığını belirterek, burada uzay turistleri ve araştırmacıların ağırlanmasının planlandığını kaydetti. Kostenko, istasyonun ilk aşamada 7 kişinin kalabileceği şekilde kurulacağını, ancak daha sonra genişletilmesinin de mümkün olacağını dile getirdi. İlk ticari uzay istasyonunun kurulmasını desteklediklerini belirten Rus Federal uzay İstasyonu yetkilileri de halen başta ABD ve Rusya olmak üzere çeşitli ülkeler tarafından ortaklaşa kullanılan Uluslararası Uzay İstasyonunda olağanüstü bir durum olması halinde böyle bir ticari uzay istasyonunun destek iç

BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

Çocukken kafamı en çok kurcalayan konuların başında Bermuda Şeytan üçgeninin sırrı gelmekteydi. Ortaokul ve Lise yıllarımda öğretmenlerime bu konuyla ilgili pek çok soru sorduğumu hatırlarım. Malum ya bizler öğretmenlerimizin her şeyi bildiklerini düşünen çocuklardık. Ama ben ne yazık ki sorularıma hiçbir zaman net cevaplar alamadım. Genelde pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da geçiştirildim durdum. Fakat ne mutlu ki günümüzde Jeofizikçiler bu sırrı çözmeyi başarmış. Bermuda Şeytan Üçgenini ilk kez burada duyan okurlarım için tanımlamam gerekirse; pek çok gemi ve uçağın hiçbir enkaz bırakmadan kaybolduğu iddia edilen, Atlantik Okyanusu’nun Güney ve Kuzey Amerika’yı birbirinden ayıran ve Bermuda, Porto Riko ve Miami sahilleri arasında kalan üçgen şeklindeki bölgeye verilen isim. Bermuda Şeytan Üçgeninin efsaneleşmesine sebep olan ilk vaka ise 1945 yılında meydana geliyor. Beş savaş uçağı rutin görev uçuşu için Florida’daki üslerinden havalandıktan sonra pilotlar, telsizden kontrol

CERN' DE MÜTHİŞ GELİŞME

Anadolu Ajansının haberine göre; yüzyılın en büyük deneyi olarak kabul edilen ve kozmosun sırlarını çözmek için yürütülen Büyük Patlama deneyinde yeni bulgular ortaya çıktı. Bilim adamları, kainatın oluşumu konusundaki araştırmalarında yeni bir fenomen keşfettiklerini düşünüyorlar. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ) adlı dev atom çarpıştırıcısında Büyük Patlama ortamını yaratmaya çalışan Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi'nin (CERN) internet sitesinde yapılan açıklamada, BHÇ'nin yaklaşık 6 ay süreyle çalıştırılmasından sonra, deneylerin potansiyel olarak yeni ve enteresan fenomenlerin işaretlerini vermeye başladığı belirtildi. Açıklamada, özellikle bazı parçacıkların, şimdiye kadarki proton çarpışmalarında gözlenmedik bir biçimde, sıkı sıkıya birbirlerine bağlı olduklarının ortaya çıktığı kaydedildi. Fizikçi Guido Tonelli, parçacıkların 27 kilometrelik oval tünelde hızlandırılarak, bugüne kadarki rekor düzeyde, 7 TeV enerjiyle ışık hızına yakın bir hızla çarpıştırıldığı

YERÇEKİMİ AZALDIKÇA YAŞLANIYOR MUYUZ?

          20. yüzyılın en ünlü fizikçisi Albert Einstein; görecelik kuramında yerçekiminin etkisiyle zamanın daha yavaş aktığını ve böylece de yerçekiminin daha az olduğu bir yere doğru uçmakta olan bir uçağın yolcularının her uçuşta birkaç nanosaniye daha fazla yaşlandıklarını öne sürmüştü.           Milliyetin haberine göre; Einstein’nın bu iddiası Amerikalı bilim insanlarının atomun titreşimlerini ölçebilen yüz defa daha hassas iki süper atomik saatle yaptıkları bir deneyle kanıtlandı. Deney sayesinde yerçekiminden uzaklaştıkça zamanın daha çabuk geçtiğini görüldü.   Bilim insanları, yıllar önce bu ilginç olayı, yüksek irtifada uçan bir füzenin içinde bulunan atomik saat ile aynı zamanda, manyetik alanın etkilerinin daha güçlü olduğu yeryüzünde bulunan başka bir atomik saat ile yaptıkları ölçümlerle gözler önüne serdiler. ABD'nin Colorado eyaletindeki Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsünde görevli fizikçiler bu defa aynı olayı, yüz defa daha hassas iki süper atomik saat

İNTERNETE KARŞI GÜVERCİN

Evet yanlış duymadınız günümüzün en modern iletişim yolu olarak kabul edilen internetle, Roma döneminin haberleşme aracı güvercin arasında yapılan hızlı bilgi iletme yarışını güvercin kazandı. Medyada yer alan haberlere göre; İngiltere’nin kırsal kesiminde geniş bant bağlantıya sahip bir kişinin internetten 300 MB’lık bir dosya gönderme denemesi, aynı bilginin güvercinle iletilmesinden daha uzun sürmüş. Yorkshire bölgesinden, 120 km uzaktaki Skegness’ teki kullanıcıya ulaştırılmak istenen bilgi, USB diske kaydedilip bir haber güvercinin ayağına bağlanarak daha kısa sürede ulaştırılmış. Güvercin hedefine ulaştığında, internetten gönderilen dosyanın ancak %24’ü internete aktarılabilmişmiş. Hızın yanında bilgi güvenliğini de dikkate alınması gereken günümüzde, pek yakında dumanla haberleşme denemelerine başlayacağımız kesin gözüküyor vesselam. ROMAN ODINTSOV  adlı kişinin  Pexels 'daki fotoğrafı

PİRAMİTLERİN SIRRI TEKNOLOJİ SAYESİNDE ÇÖZÜLEBİLECEK Mİ?

Mimari ve mühendislik harikaları olmalarının yanında sanatsal açıdan da zengin bir kültürel birikimi bünyelerinde barındıran piramitlerin nasıl inşa edildiği sorusu  yüzyıllardır bilim insanlarının, araştırmacıların ve tarihçilerin kafasını kurcalamakta. Bu muhteşem yapıların inşasına yönelik uzaylılardan tutun da kayıp kıta Atlantis'in teknolojik olarak çok ileri halkına kadar bir çok teori üretildi. Zira bu yapılar öyle eşsizlerdi ki, mesela  Keops piramidi 20 yıl içinde 150 m yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2,5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmişti. Toplam ağırlığı 5,5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her 2,5 dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerekmekteydi. Yine  51 ° 51' 14''  eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin 1/1000 oranında şaşması durumunda dahi piramitin en tepede düzgün birleşmesi mümkün değildi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans ara

ARKADAŞIM EŞEK

İnsanoğlu çoğu zaman yapılan beceriksizlikleri eşeklikle nitelendirse de aslın da bu sevimli hayvan tahminlerimizden çok daha akıllıdır. Eşek iyi bir kılavuzdur. Gittiği yolu hiç unutmaz ve o yoldan asla şaşmaz. Bu nedenle de eskiden büyüklerimiz deve ya da katır kervanlarının önüne daha önce bu yoldan gitmiş bir eşeği kılavuz olarak koyarlardı. Yine atalarımızın ''eşek bir defa çamura düşer''  deyimi de oldukça doğru bir tespittir. Ve yine inanmayacaksınız ama bu hayvan çok iyi bir yol mühendisidir. Evet yanlış duymadınız. Bu akıl küpü hayvan yokuşları en fazla %7 eğimle ve kısa mesafelerde virajlar alarak çıkar.  Hatta bu konuda çoğumuzun bildiği meşhur bir de Anadolu fıkrası vardır: 1950'li yıllarda Amerikalı mühendisler Türkiye'ye gelmiş. Bir kısım imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlarda yol güzergahını belirleyecek alet yok, eleman yok...Mühendisler eşeği yokuşa sürüyorlar, arkasından şerit metre çekiyor ve eşeğin ayak izlerine kazık çakıp