Ana içeriğe atla

Akla Ziyan


Tarihe baktığımızda; çığır açan keşiflere imza atan pek çok dâhinin aslında bu bilginin kendilerine ait olmadığını, kendilerine bilginin çok daha ilahi bir kaynaktan geldiğini ısrarla vurguladıklarına şahitlik etmekteyiz.

Sahip oldukları muazzam bilgileriyle insanlığın gelişim hızını artıran bu dâhilerin acaba özel bir beyinleri mi vardı; ya da evrene ait tüm bilginin yer aldığı metafizik bilgi alanına doğrudan erişim sağlayabilme yetenekleri mi?

Adı deha kelimesi ile özdeşleşen Albert Einstein’ı ele alalım. Einstein çok değişik ve yeni fikirlere ulaşabilmek için kendisini, bir tür üç boyutlu metaforik trans hali olarak tanımlayabileceğimiz ve düşünce deneyleri olarak adlandırdığı değişen biliş durumlarına sokuyordu. Bu deneylerin onu; çözümü matematiksel olarak çok zor problemlere, görsel ya da geometrik olarak yaklaştırdığını savunuyordu.

Einstein; kendini bu düşünce deneyleriyle geliştirmesinin hemen akabinde insanlığın evren algısını birçok bakımdan sonsuza kadar değiştirecek olan 4 makale kaleme aldı.

Makalelerinin birinde atomların gerçekten var olduğunu kanıtlıyorken; diğerinde bugün çok farklı alanlarda kullandığımız lazerin keşfini sağlayacak olan, dalga olduğu düşünülen ışığın aslında bir parçacık olarak hareket ettiğini ispatlıyordu.  Bir makalesinde E=mc denklemi ile kütlenin nasıl var olduğunu ortaya koyarken, bir diğer makalesiyle de görelilik kuramının temellerini atıyordu.

Bir bilim insanının ancak bütün bir meslek yaşamında ulaşabileceği kadar büyük buluşlara ortalama bir yıl içerisinde ulaşması hiç şüphesiz büyük bir mucizeydi.

Ya da acaba sahip olduğu çeşitli bilinç durumlarına geçiş yeteneği onun; kozmosun içerisindeki mevcut bilgi alanına ulaşmasını sağlamış ve fizik kanunları hakkındaki bu inanılmaz iç görülerinin ve kavrayışının temelini oluşturmuş olabilir miydi?

Bu hususta bir diğer çarpıcı örnek ise tarihin en büyük matematikçilerinden biri olarak kabul edilen Hint asıllı Srinivasa Aiyangar Ramanujan. Çağının ötesinde, 600' ün üzerinde teorem üretmiş matematikçinin meşhur denklemleri hala daha evrenin işleyişini tanımlayan en doğru bilgiyi vermekte ve yazıldıklarından bir asır sonra dahi bu formüller kara deliklerin davranışlarını anlamak için kullanılmaktalar. Ramanujan açıklamalarında bu teoremleri üretirken Tanrıça Namagiri'den yardım aldığını, onunla rüyasında iletişime geçtiğini iddia etmektedir. Rüyalarında çok büyük bir kırmızı duvar gördüğünü, bir elin bu duvara denklemleri yazdığını kendisinin ise bu denklemleri ezberleyerek, uyandığında sadece gördüğü teoremleri kanıtlamaya çalıştığını açık yüreklilikle anlatmaktadır.

Sizce insanlık tarihinin en büyük beyinlerinin çoğunun başka kaynaklardan bilgi aldıklarını iddia etmeleri tesadüf müdür?

Yine batı felsefesinin kurucu babası olarak gösterilen Sokrat’ı okuduğumuzda; ünlü filozofun her gün saatlerce düşüncelere daldığını ve bu şekilde bir iblise ulaştığını, bu sayede de hayatın sırlarını öğrendiği ifade ettiğini görüyoruz. Peki batı felsefesi kurucusunun akli dengesi bozuk muydu ya da düşüncelere daldığını söylediği derin tefekkür halindeyken beyni farklı bir bilgi kaynağına bağlanabiliyor, oradan gelen mesajları alıp çözümleyebiliyor muydu?

Pek tabii antik yunanda insanlarla konuşup onlara hayatın sırlarını öğreten bir alt tanrı kategorisi olduğu değerlendirildiğinde;  Sokrat'ın da tıpkı Ramanujan gibi bilgi kaynağını kendi kültürler algısıyla tarif etmeye çalıştığı, iblis tabiriyle habis bir yaratığı değil aksine ilahi mesajları aldığını düşündüğü kaynağı tarif etmeye çalıştığı açıktır.

Birbirlerinden çok farklı disiplinlere dayanmış çalışmalarıyla ölümünden yüzyıllar sonra bile bilimi, teknolojiyi, tıbbı ve sanatı etkileyebilen Leonardo da Vinci de odasında yatağına uzandığında bir mumu ayak ucuna koyduğunu, mumum alevinin tavanda yansıyan titreşimini izleyerek çok derinlere daldığını ve farklı meditasyon hallerine girerek yeni fikirler bulduğunu ayna yazısıyla kaleme aldığı notlarında aktarır. Özel hayatı hakkında çok ketum olan ve hakkında tek bir kişisel kaydı olmayan Leonardo’nun otobiyografilerinde bu hususa ve yine gizemli karanlık bir mağarada yaşadığı anekdotlara yer vermesi evrendeki bilgi kaynağına ulaşma noktasında ip uçları mı saklamakta?

Örnekleri çoğaltırsak, ünlü besteci Giacomo Puccini büyük operası Madam Butterfly’ ın kendisine doğrudan ilahi bir kaynaktan geldiğini söyler. Melodilerindeki rahmani vurguların hayranı olduğum besteci Johannes Brahms kendi bedeninin ötesinde bir kaynakla iletişim kurduğunu ve müziğin kendinden öte bir yerden, ilahi ve güçlü bir kaynaktan geldiğini iddia eder. Ve başka dünyalarla ilişki kurulabileceğine inanan sıra dışı bilim insanı Nikola Tesla icatlarını yaparken onları değişik biliş durumlarında zihninden geçirdiğini anlatır ve başka bir dünyadan mesaj aldığını Amerikan Kızıl Haç'ına gönderdiği mektupta açıkça ifade eder.

Şimdi sizce bu insanlar deli miydi ya da evren bizim bildiğimizden çok daha mı karmaşık? Alemde evrenin bütün bilgisini içeren bir bilgi alanı olabilir mi? Değişik bilinç durumlarında kullanabileceğimiz içsel kablosuz bir iletişim biçimi acaba mümkün müdür? 

Dinimiz İslamiyet’te Levh-i Mahfûz olarak tanımlanan Yüce Allah’ın sonsuz ilminin kaydedildiği bir yerden bahsedilir. Ayet-i Kerimeler ’den, kâinatta meydana gelecek tüm varlık ve olayların burada yazılı olduğu bilinir. Levh-i Mahfûz gayb alemine ait bir husus olup mahiyeti tam olarak bilinmediğinden, sanıyorum ki onun tasvirine ilişkin şimdi burada yapacağım rivayetler asılsız ve anlamsız olacaktır.

Fakat, Hinduların da kadim metinlerinde ve yine pek çok farklı kültürde; evrende fiziki olmayan Akaşi Kayıt adı verilen bir uzam tasvir edilmekte ve evrenin bütün bilgisinin öteden beri var olduğuna ve bireylerin bu bilgiye sahip olabileceklerine inanılmaktadır. Bu inanca göre nasıl ki kâinatta var olan hiçbir madde dönüşümler geçirmekle yok olmuyorsa, kâinatta meydana gelen hiçbir olay ve hareket de yok olmamakta, muhakkak izlerini bırakarak kayıt altına alınmaktadır.

Eğer öyleyse ünlü dâhilerin farklı biliş seviyelerine geçiş yetenekleri onları akaşik kayıtlara ulaştırmış olabilir mi? Dünyadaki dâhilerin ilham kaynağı aslında bu kayıtlar mıdır? Öyleyse de böyle bir metafizik bilgi alanı nasıl var ve nerededir? 

Acaba, Hazreti Mevlâna da insanın evrenin bir parçası olduğunu belirterek ''kendini küçük görmeyi bırak, sen yürüyen bir evrensin, evren senin dışında değil, evren senin içinde'' sözleriyle belki bir hakikatin altını çizmeye çalışmıştır.

Ezcümle şunu söylemek istiyorum ki; hepimizin evrende var olan aynı elementten meydana geldiğimizi veri olarak kabul edersek ki; belki de iletişim kurmamızı sağlayan ve yeniden keşfetmemiz gereken farklı bir atomik enerji düzeyi söz konusudur. Ve eğer öyleyse tek yapmamız gereken, evrene ait tüm bilginin yer aldığı metafizik bilgi alanına doğrudan erişim sağlayabilme yeteneğimizi geliştirmenin bir yolunu bulmaktır.

Her daim ifade ettiğim gibi; bu iddialarım her ne kadar teyide muhtaç olsa da hiç şüphesiz asıl gerçek madde değil, maddenin ardındakini aramak değil midir?

Zira hiç şüphesiz ki her şeyi hakkıyla bilen yalnız ve yalnız Yüce Allah’tır..

Sağlıcakla kalın vesselam..


 

 

 




Resim <a href="https://pixabay.com/tr/users/alexantropov86-2691829/?utm_source=link-attribution&amp;utm_medium=referral&amp;utm_campaign=image&amp;utm_content=5319178">Alexander Antropov</a> tarafından <a href="https://pixabay.com/tr/?utm_source=link-attribution&amp;utm_medium=referral&amp;utm_campaign=image&amp;utm_content=5319178">Pixabay</a>'a yüklendi


Kaynakça: history channel/ancient aliens

Yorumlar

GELBKANARYA dedi ki…
Tesekkür ederiz kendi güzel gönlü güzel Ablam ...
Adsız dedi ki…
Bende söyle düsünüyorum
Her insanin beyninde genlerinde ilk atalarindan itibaren yasanmis tüm atalarinin bilgileri gelmektedir.bi adim ileri gidersem bu bilgiler eger teknolojimiz ilerlediginde görsehl bi sekilde ekranlara bile yansitilabilir diye düsünüyorum.bunu aciga cikarmai hipnlozla kiyaslayabiliriz .tabiki hipnozda kisi yasadiklarini kendisi hissediyor bunu görsele cevirip bizimde seyretmemiz mümkün.osimdi bu bedensel fiziksel özeliklerimizle alakali elle tutulur bi gercek.gelelim simdi fiziksel yapimimizdan bagimsiz olan ruhumuza.ruhumuzun bedenimizle inteesant bi bagi var bubagi ayirabilirsek bedenden ayrilan ruhumuzun hareket kabiliyeti isik hizina ulasabilir veya dahada hizli olabilirmi.kurani kerimdeki belkisin tahtini getiren vezirin ilmindeki gibi tabiki bu ilim düsünce hizi gibi bisey düsündün anda yapabilme gücü.marsa 7 ayda gidebiliyoruz.düsündümde orda olabiliyorsam bu bilim insani cok varkkli bilimlere ulastirabilir.zamanda geriye veya ileriye gidebiliriz.bu kissada sadece ruh hareket etmiyo fiziksel olsn taht getitiliyo bu ilimle.o halde cok farkli kanallar var bilgiye ulasmsk icin denilebikir.transc hali yogunlasmadir bu ic alemimizede disariyada olabilir. Bundeenle yazdiklarimizin temelinde cok farklikaynaklar kullanilmis olabilir o kisiler herkesin bilgi kaynagi farklida olabilir.ledün ilmi oslami literetürde ki bilinen bir ilim dali zaman mekan kavrami cok degigik Zülkarneyn kisasisindada görebiliyoruzGüzel olan ise fiziksel olarakta zmnda ilerlemek veya yer degistirmek gibi bunu yine belkisin tahti olayinda görebiliyoruzveya hizir as veya

Bu blogdaki popüler yayınlar

KUANTUM İSİM ANALİZİ

İsmimizdeki harflerin karakterlerimiz üzerinde etkilerinin olabileceği hiç aklınıza gelmiş miydi? Analizciler kullanmış olduğumuz her harfin, sesin bir frekans yaydığını ve bu durumun bizlerin elektromanyetik alanımızı etkilediğini söylüyor. Ayrıca isimlerin baş harfinin çok önemli olduğuna dikkat çekerek “İsim A harfiyle başlıyorsa, kişinin algılaması yüksek, atılgan bir enerjiye sahip, B harfiyle başlıyorsa mücadeleci ve önsezileri güçlü, F ile başlayanlar güvenilir yapıya sahip ve G ile başlıyorsa kıskanç ya da inatçı bir kişilik söz konusu. V harfi olan isimler başına buyruk, dik kafalı; N sağduyu, P saygınlık, L ve S sanatçı kişilik, T ticari yetenek ve kültürel birikimi gösterir” diyorlar. İşte ismimizdeki harflerin karakterlerimizde oluşturacağı etkiler ile ilgili ilginç olduğunu düşündüğüm bir çalışma…Ama nedense j harfi dışında pek de kötü bir tanımlama yok…Yani eminim şimdi pek çoğumuz AAAA tıpkı ben diyecek :) A: Atılgan-enerjik B: Ön sezileri kuvvetli C: Konuşm

Su Canlı Mıdır ?

Suyun canlı olup olmadığı yıllardır süregelen bir tartışma konusu iken bilim insanı  Dr. Masaru EMOTO bu tartışmaya bambaşka bir boyut getirdi.           Dr. Masaru EMOTO ' ya göre yapılan deneyler sonucunda temiz kaynaklardan gelen veya kendilerine güzel, sevgi dolu sözcükler söylenen, klasik müzik dinletilen su örneklerinin parlak, simetrik ve düzgün desenli olduğu; buna karşılık pis kaynaklardan gelen, sürekli kötü söz söylenen su örneklerinin koyu renkli, asimetrik ve dağınık olarak resmedildiği gözlemlenmiş.           Bundan birkaç yıl önce Discovery Channel'de yayınlanan MYTHBUSTERS programında da bunun bir deneyi yapılmış, içinde sürekli olarak klasik müzik ve heavy metal müzik çalınan iki ayrı sera oluşturulmuştu. Bunun yanı sıra içinde klasik müzik çalınan seraya sürekli güzel şeylerden bahsedilmiş, sevgi dolu sözcükler ifade edilmiş; heavy müzik çalınan seraya gidildiğinde ise bağırılıp çağrılmıştı ve deney sonunda içinde klasik müzik çalınan seranın bitkilerini

KENDİNİZE AİT SOSYAL MEDYA PLATFORMUNUZ OLSUN İSTER MİSİNİZ!

Evet yanlış duymadınız Facebook ya da Twitter size göre değilse, kendi sitenizi kurmanızı sağlayacak basit araçlar günümüzde mevcut. Bir sosyal ağ sitesi sahibi olmak aslında sandığınız kadar da zor değil ve üstelik bunun için tek satır program yazmanıza veya herhangi bir seviyede programcılık bilgisi sahibi olmanıza da gerek yok. Nasıl mı? İşte size iki yöntem; SocialWok ki   en önemli özelliği sadece belli bir alan adına ait e-mail adresleri kullanarak üye olunmasına izin vermesi. Böylece sadece aynı kurum ya da aynı okul öğrencilerinin üye olabileceği bir sosyal ağ oluşturabiliyorsunuz.  Sout'Em ' in ise üyelik özellikleri daha esnek, üye olurken kullanılacak e-posta adreslerine yönelik bir kısıtlama olmadığından, sosyal ağını sadece kapalı bir gruba açmak istemeyenler için çok daha uygun bir seçenek. Üstelik son derece pratik ve kullanıcı dostu olan sistem, kişiselleştirme konusunda da zengin seçeneklere sahip. Sosyal ağ sitelerinin milyonlarca kişiyi peşinden sürüklediği g